18 Mart 2017 Cumartesi

Kim Stanley Robinson - 2312



Kim Stanley Robinson kuşkusuz çağımızın en iyi bilim kurgu yazarlarından biri. Ancak yayın evlerimiz bu yazara pek de dikkat etmemişler ki sadece 3 kitabı çevrilmiş. (Kızıl Mars, Yağmurun 40 İşareti, 2312)Tabi yazar bu kadar iyi olunca kitabını da anlamak bir hayli zor oluyor bu yüzden öncelikle bu kitabı anlamak için öncelikle belli bir bilgi ve kültür düzeyinde olmanız gerekiyor. 2312 sadece bir bilim kurgu değil aynı zamanda felsefi ve ütopik özellikler taşıyor bu yüzden bazen kitapla tartışabiliyorsunuz.

Kitap yazarın yazdığı yıldan 300 yıl ileride geçiyor ve Dünya'nın içine ettiğimiz yeterli gelmemiş bu yüzden uzaya çıkıp orayı da halledelim demişiz. Mars'ı, Venüs'ü Satürn'ün bazı uydularını ve astroitleri dünyasallaştırmışız veya hala dünyasallaştırıyoruz. (Şahsen 2027 yılını merakla beklemekteyim.) Quantum bilgisayarları var ve artık onları kendimize takabiliyoruz. Beynimize bilgisayar takılması hoşuma da gitmedi değil. Ne güzel bütün sınavlardan geçerdik:)))) Genetik olarak da ilerideyiz nitekim kitapta astroidlerde biyomları kullanarak nesli tükenmiş hayvanları bile yaşatıyoruz. Yani kısacası bayağı gelişmişiz.

Kitap öncelikle ana karakterimiz Swan'ın büyükannesi Alex'in ölümüyle başlıyor. Swan yasını atlatmaya çalışırken bir şekilde büyükannesinin ölmeden önce yaptığı bir takım önemli işleri öğreniyor ve bu işlerin peşine düşüyor. Macerasında (Bence kitapta pek de macera yok.) Wahram ve Müfettiş Genette eşlik ediyor.

Yazar sanırım insanlığa ümitle bakıyor 300 yıldır uzaya çıkmışız ama hiç savaş yapmamışız. Bence bu ihtimal ölümsüzlük iksirini bulmamızdan bile daha az. Sadece bir dünya bok yolunda diğerleri gelişmiş ve medeni. (Grup seksin ilkelliğin dibi olduğunu düşünüyorum ben ama...) Yani çok da gerçekçi bir gelecek gibi gelmedi bana ama yine de umutlu olmaz lazım.

Bir astroidi nasıl teraryuma (dünyasallaştıma) çevireceğimizi yemek tarifi anlatır gibi anlatması beni pek sarmadı. Sanırım şirin olur diye düşünülmüş ama bana çok yapay ve yapmacık geldi. Belki 300 yıl sonra tatlı gelebilir ama  şu anda ben daha ciddi bir anlatımı tercih ederim. Kafama takılanlardan biri de sen o kadar emek ve para harca koca astoridi teraryuma çevir ama sonuç sekssefer. Milletin uçkuru için o kadar para mı harcanır?  Yani grup seks bu kadar mı önemli? Kitaba insancıl denmiş de şimdi sadece son 100 sayfaya bakarsak evet kesinlikle insancıl ama ilk 400 sayfada Swan'ın genellikle hayvanlarla takıldığını görüyoruz. Hadi onu da geçtim. İki hamile çift cinsiyetli insanın ulu orta sevişmesi nasıl insancıl? Bu arada insanların çoğu uzun yaşamak için çift cinsiyetli olmuşlar. Sanırım Le Guin'e bir selam verilmek istenmiş ama olmamış gibi. Sonuçta hala kadın - erkek cinsiyet durumu vardı. Her şeye rağmen uzun yaşam için çift cinsiyetliğe bağlanmasını akıllıca bulduğumu söyleyebilirim. Sonuçta kimse durduk yere çift cinsiyetli olmaz.

Tabi şimdi herkes çift cinsiyetli, seksseferler falan var. Doğal olarak da dinlerin yalan olması gerek. Zaten yazar kitabın bir kısmında buna değinmiş.

"Dünya'ya alçak bir yörüngeden baktığımızda Himalaya Dağları'nın gezegenin iklimine olan etkisi bariz görünür. Alize rüzgarlarının enlemin karşısında durup güneye yönelmeden önce içlerindeki tüm yağmuru sıkarak diğer tüm yağmur perdelerini geride bırakan bir yağmur perdesi yaratır, böylelikle Dünya'nın en kudretli sekiz nehrini besler ama başta hemen kuzeylerindeki Gobi Çölü olmak üzere güneybatıdaki her şeyi, Pakistan'ı İran'ı Mezopotamya'yı Suudi Arabistan'ı, hatta Kuzey Afrika ile Güney Avrupa'yı dahil kuruturlar. Bu kuru iklim kuşağı Avrasya - Afrika kıtalarının yarısından fazlasını kuşatır. Kavrulmuş, kayalık bir arazi... Sonradan etrafa yayılıp Dünya'nın geri kalanını da yakan ateşli dinlerin anavatanı. Tesadüf mü?"

"Alıntılar" adlı bölümler ise hem sevdiğim hem de beni sıkan bölümler oldular. Sevmemin nedeni bu bölümlerde bilimsel, kültürel, felsefik olarak bilgimiz artıyordu ama bazen asıl bölümlerin içine girecekken pat diye karşıma çıkıyordu. Bu da kitabın akıcılığını bozuyordu. Bir okuma isteksizliği yaratabiliryordu. Alıntılar genellikle kendisinden sonra gelen bölümler için bize ön bilgi veriyordu ama bu yine de kitabın akıcılığını olumsuz yönde etkiliyordu.

Kitapta en büyük problem ekonomiden hiç bahsetmiyor olması. Bilim ve teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin bunlar her zaman ekonominin gölgesi altında olan olgular bu hiçbir zaman değişmeyecek.

Kim Stanley Robinson'ın bu kitapta bence en büyük başarısı, atmosferi o kadar güzel anlatmış ki beyninizde resmen 300 yıl ileriye gidiyorsunuz ve siz de artık 2312 yılındasınız. Böyle bir atmosfer kolay kolay akıcı bir dille anlatılmaz ama yazar bunu gerçekten çok iyi başarmış. Günümüzdeki bilimsel bilgileri geleceğe taşıyıp bunu uygun hale getirmek ise ayrı bir başarı. Bu, Kim Stanley Robinson'ın kesinlikle en bilgili ve tecrübeli yazarlardan biri olduğunu gösteriyor.

Sonuç olarak 2312 saygıyı hak eden kitaplardan biri her ne kadar bütün düşüncesine katılmasam da.

- Yeren

1 yorum:

  1. Adam savaşmayın sevişin demiş birader problemin mi var bununla?
    -Cutus

    YanıtlaSil